Medical Point Gaziantep Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Ümit Çınkır, her yüz kadından bin on beşinin karşı karşıya kaldığı Polikistik 0ver Sendromunun (PKOS) kadınların doğurganlık çağında sıkça karşılaştığı bir rahatsızlık olduğunu belirterek, uyarılarda bulundu.
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Çınkır, sendromun kadınlarda erkeklik hormonu fazlalığı ve adet düzensizliği ile karakterize edildiğini belirterek, bu rahatsızlığın toplumda sık karşılaşılan bir kompleks bozukluk olduğunun altını çizdi. Sendrom hakkında detaylı bilgiler veren Uzm. Dr. Ümit Çınkır, “Polikistik Over Sendromunun nedenleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, hastalık genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkabilmektedir. Polikistik over sendromunun ortaya çıkmasında etkili olan unsurlar, genellikle overlerin fonksiyonlarını düzenleyen hormonların (gonadotropin) dinamiğindeki değişiklikler, steroidogenez eksiklikleri, insülin salınım ve etki bozuklukları ile birlikte genetik faktörler ön plana çıkmaktadır. Polikistik over sendromu hastalarında genellikle insulin direncinde artış ve obezite sık görülen bir bulgular olarak öne çıkmaktadır. Bu tabloda insülin direnci ve kandaki insülinin normalden yüksek olduğu (hiperinsülinemi ) overde androjen sentezini ve ayrıca seks hormonu bağlayıcı globülin düzeyinde azalmayla serbest testesteron düzeyini artırmaktadır. Hastalarda androjen fazlalığı (hiperandrojenizm) biyokimyasal ya da klinik olabilir. Biyokimyasal hiperandrojenizm başta testesteron olmak üzere serum androjenlerindeki artışa bağlı olarak hastalarımızda genellikle tüylenmede (hirsutizm) artış görülmektedir. Akne, ciltte yağlanma ve erkek tipi saç dökülmesi de hiperandrojenizme bağlı olarak karşımıza çıkabilmektedir. Polikistik over sendromu olan hastalarımızın menstrual öykülerinde adet aralıklarının 21 günden kısa ya da 35 günden uzun olması oldukça öne çıkan bir durumdur. Ancak polikistik over sendromu olan kişilerin yüzde yirmilere ulaşan oranda adetlerinin düzenli olabileceği de bildirilmiştir. Bu hastalarda uzun dönemde glukoz intoleransı, tip 2 diyabet, dislipidemi, obezite, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar ve depresyon da oluşabilmektedir. Bu anlamda, tedavi hedefleri androjen fazlalığının kontrol edilmesi, adet düzensizliğinin düzeltilmesi ve doğurganlığın (fertilite)sağlanması şeklinde sıralanabilir. Hiperandrojenizm tedavisinde farmakolojik yaklaşımlar androjenlerin baskılanması ve hedef organ etkilerinin azaltılması şeklindedir. Tedaviye yanıt en erken altı ay sonunda ortaya çıkmaktadır. Bu süre dahilinde hastalarda motivasyon kaybı oluşmamasına dikkat edilmelidir. Başarılı tedavi için farmakolojik ajanlar, mekanik, kozmetik yöntemler ile birlikte kullanılmalıdır. Hastalarda insülin direnci mevcut ise yaşam tarzı değişikliklerine ilaveten medikal tedavi seçeneği de hasta bazında değerlendirilmelidir. Ayrıca bu rahatsızlık hastalarda uzun dönemde, diğer sağlık problemlerine neden olabildiği için bu hastalığın yakından takip ve tedavisi planlanmalıdır” diye konuştu.