Ziynet Yıldırım


AMAN TERAZİMİZ ŞAŞMASIN!

AMAN TERAZİMİZ ŞAŞMASIN!

Son zamanlarda insanların uykusuzluk çekmelerinin, birbirlerine karşı sabrının kalmayışının ve dahi kendi varlıklarına bile tahammül edemeyişlerinin üst seviyeye ulaştığını benim gibi sizler de fark ettiniz mi?

Birçok kişi bunun sorumlusunun virüs ve virüsün getirdiği kısıtlamaların olduğunu söylese de aslında bana sorarsanız bu durumun sebebi pandemiden daha önceki zamanlara dayanıyor. Süreç materyalist bir toplum yaratma ideolojimiz ile çocuklarımızı sadece başarılı ve zeki bir doktor yapma hayallerimiz ile ya da birilerine arkadaşına borç vermek yerine arabasını yenilemesi gerektiğini öğütlediğimiz zamanlar başlıyor.

Nasıl yani? Dediğinizi duyar gibiyim.

Şöyle ki; insan dediğimiz varlık bir terazi gibidir. Terazinin bir köşesinde beden diğer köşesinde ise ruh vardır. Ruhun varlığını kabul etmeyenler bunu bilinç diye de ifade edebilirler. İşte bizi bir bütün yapan bu ikilidir.

Bunu unutan bizler; yıllarca mantıklı düşün, mantık evliliği yap, daha çok kazandıran işte çalış vb. öğütlerle istemediğimiz hayatların başrol oyuncusu olduk.

Ressam olması gerekirken kimyager olan, yazar olması gerekirken işletme okumak zorunda bırakılan, sevmediğimiz bir adamla bir ömür geçirmek zorunda kalan, villalarda sevmediğimiz birinin çocuklarını doğuran, birileri bizi beğensin diye estetik ameliyatlar olan, sadece bedenlerimize dikkat eden insanlar olduk.

Ve sonra öyle bir şey oldu ki bizler paranın ve onun getirdiklerinin anlamsızlığını, sadece bedensel güzelliğin yarattığı boş özgüveni çok net bir şekilde gördük.

Üstelik bunu bize gözle görülemeyecek kadar küçük bir varlık gösterdi. Birkaç aylığına sahip olduğumuz tüm maddi değerlerden sıyrılmak zorunda kalarak yaşamımızı nasıl da altı boş bir zemine inşa ettiğimizi fark ettik.

Sadece parası için gittiğimiz işlerimize gidemediğimiz için iki yüz kırk ay vade ile aldığımız evlerimizde huzur bulamadık. Virüsten önce görmeyi çok istediğimiz o şehre gidemedik. Çünkü garajımızda altmış ay vade ile aldığımız arabamız vardı. Onu da kullanamıyorduk. Restoranlara gidip masamızı donatıp resmini çekip sosyal medyada paylaşamıyorduk. T

abi yediklerimizi eritmek ve zayıflamak için de gittiğimiz spor salonlarımız da kapanmıştı. Bir sürü para verip yaptırdığımız dudak dolgumuz ve kusursuz olduğunu düşündüğümüz kemersiz burunlarımız da maske altında kalmıştı.

Yapsak bile görünmeyecek makyajımızın malzemeleri de işe yaramıyordu. İşte biz pandemi ile bunları görmeye başladık ve hayat bize eskisi kadar anlamlı gelmemeye başladı. Geliştirdiğimiz somut değerlerimizi kullanamayınca ruhumuzun açlığı içimizi yedikçe yedi.

O yüzden zaman kaybetmeden ruh ve beden terazisinde biraz da ruh kefesine koyup dengemizi sağlamalıyız. Hem de hiç vakit kaybetmeden. Uyku ilaçlarındaki hızlı artış ruhumuzun isteklerini baskıladığımızı gösterirken daha büyük yanlışlara düşmeden kendimize yardım etmeliyiz. Çünkü eğer beden işçisi değilseniz uyumayan bilinciniz için bedeni uyuşturup uyutmanız size yarar sağlamaz.  Ruhunuzu doyurmaya başladığınızda uyku sizin için soluklandığınız bir diyar olacak.

Güzel kitaplar okumak, dua etmek veya meditasyonlar yapmak, ruhun gıdası dediğimiz türde müzikler dinlemek gibi… Böylece bizler ruhen ve bedenen sağlıklı olup, çevremize de kendimize de daha sabırlı insanlar olabiliriz.

Bu Yazıyı Yorumlayın..

Köşe Yazarlarımız

Meltem Etoğlangil

Erzincan altın madeni kazası

Babı Şefkat Nur

İYYAKE NA’BUDU “(-نَعْبُدُ-يَّاكَl-)

Leyla Gevrek

Kendimi Arıyorum

Yusuf Soner Erdem

Farkımız Ne?

Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe

TÜRKİYE’Yİ ÇEVRELEYEN ABD ÜSLERİ

Hakan Esen

Bayramınız Bayram Olsun

Tuğba Zehiroğlu

BİTSİN ARTIK

Ziynet Yıldırım

ÖLDÜRMEYECEKSİN

Facebook

Twitter

En Çok Okunanlar

Anketler

En Çok Beğendiğiniz Haber Sitesi Hangisi?

Anket Sonuçları

Yükleniyor ... Yükleniyor ...