HÜDA PAR Gaziantep İl Başkanlığı tarafından Gaziantep’in işgalci ve sömürgeci Fransız işgalinden kurtuluşunun 101’inci yılı dönümü dolayısıyla düzenlenen panele halk büyük ilgi gösterdi.
Gaziantep’in Kurtuluşu’nun 101’inci yıldönümü nedeniyle düzenlenen ve halkın büyük ilgi gösterdiği “25 Aralık Gaziantep’in Kurtuluşu Paneli” programında katılımcılar önemli bilgiler verdi.
Her karışı İslam ile yoğrulmuş Gaziantep’in sömürgeci Fransız ve İslam düşmanı emperyalist ülkelerin işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıldönümü nedeniyle düzenlenen panelde Avukat Enver Bakırcı’nın moderatörlüğünde HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Serkan Ramanlı, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Gaziantep İl Başkanı Doktor Ahmet Gök ve Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Profesör Doktor Halil İbrahim Yakar birer sunum yaptı.
Şahinbey Kültür Merkezinde düzenlenen programın sunuculuğunu Recep Fidancı yaptı. Program daha sonra Hafız Recep Kaplan’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle devam etti.
Antep Savunması esnasında ve sonrasında şehir halkının yaşadıkları, işgalin nasıl engellendiği, işgalin ardından yaşananlar ile savunmadan çıkarılması gereken derslerin konu alan sinevizyon gösterimiyle devam eden programın açılış ve selamlama konuşmasını HÜDA PAR Gaziantep İl Başkanı Faruk Göçer yaptı.
Müslüman Antep halkının mazlum milletler adına sömürgeci ve işgalci Fransa’ya karşı verdiği şerefli bir direniş ve zafer abidesi olan Antep Savunması’nın 101’inci yılının idrak edildiğini ifade eden Göçer, “Zor şartlar ve imkânsızlıklara rağmen büyük fedakârlıklar göstererek işgalcilere karşı 11 ay direnen, kuşatma boyunca açlık, sefalet ve mühimmat sıkıntısıyla karşı karşıya kalan Antep halkı, 6 bin 317 şehit ve binlerce gazi vererek, kenttin sömürgeci Fransa tarafından işgal edilmesine, necis ellerin iffetimize ve namusumuza değmesine izin vermedi. 1921 yılında emperyalist ülkeler İslam coğrafyasının 4 bir tarafını işgal etmiş adeta Müslümanlara nefes aldırmamış. Özellikle memleketimizde buna rıza göstermeyip bir direniş başlamıştır. Antep, Maraş ve Urfa başta olmak üzere bu direniş ecnebilere yer bırakmayacaktı.” dedi.
“Şehadet ve gaziliğin en güzel örneği Antep Savunması’nda yaşandı”
Göçer, Gaziantep’in emperyalist sömürgecilerin işgalinden kurtuluşunun kahramanlarından olan Şehit Kamil’in henüz çocuk olmasına rağmen annesinin peçesini indirmeye çalışan eli büktüğünü ve canı pahasına annesinin tesettürüne el uzatılmasına izin vermediğini ifade ederek, “Antep Savunmasının ilk kıvılcımını Şehit Kamil başlatmıştır. Bu olayda da görmekteyiz ki Antep Savunması aslında bir hak ve batıl mücadelesiydi. Antep Savunması dünyada benzeri olmayan bir mücadele ve direnişti. Antepliler, işgalcilere, sömürgecilere ve bu toprakları insansızlaştırmak ve İslamsızlaştırmak isteyenlere, yokluklara inat, “Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum” diyerek, büyük direniş sergiledi. Mücadele ve azmin, iman ve zaferin, şehadet ve gaziliğin en güzel örneği Antep Savunması’nda yaşandı.” ifadelerini kullandı.
“İman ruhuyla yapılan bu mücadele onlara benzemek için yapılmadı”
Müslümanlar hiç bir zaman esareti kabul etmediğinin altını çizen Göçer, “Esareti kabul etmeyen Antepliler de işgalcilerin ve sömürgecilerin, yani bu toprakları İslamsızlaştırmak isteyenlerin esaretini kabul etmedi. İman ve azimle kazanılan bu zafer; İslam’ın, Müslümanların ve cesur yüreklilerin zaferidir. İman ruhuyla yapılan bu mücadele onlara benzemek için yapılmadı. Ecdadımızın canını vererek kazandığı bu zafere sahip çıkmak yani kısacası bu zulmü unutmadan onların daha sonra uyguladıkları kültür işgaline de kanmadan öz değerlerimize sahip çıkmakla olur.” diye konuştu.
Göçer’in açılış ve selamlama konuşmasının ardından panele geçildi. Panelin moderatörlüğünü Avukat Enver Bakırcı yaptı.
O dönem Gaziantep’in Milli Mücadelede son İslam imparatorluğu olan Devlet-i Aliyye’nin bir parçası olduğunu belirten Bakırcı, “Bu coğrafyada yıllarca Şark politikası süren, batılı emperyalistler bu coğrafyada İslam’ı ve Müslümanlığı bu coğrafyanın dışına çıkarmayı hedeflediler. Onun için Haçlılarca Şark politikası imparatorluğun üzerine yüklenmiştir. Ancak bu coğrafya bir ümmet bilinciyle Din-i Mübin, mülkü devlet düşüncesiyle bu saldırıya gücünün yettiği kadar karşı koymaya çalışmıştır.” dedi.
“Milli Mücadelenin asıl ruhu İslam’dır”
Gaziantep’in Kurtuluşu döneminde verilen mücadelenin iyi anlaşılması gerektiğini ifade eden Bakırcı, “Bugün klasik, alışılagelmiş bir Gaziantep’in Kurtuluşu’nu kutlamaktan ziyade Gaziantep’in Kurtuluşu ve Milli Mücadeleye ruh, heyecan, azim, sabır ve müjde veren, İslam’ın o temel ve temiz akidesi, İslam’ın şehitlik ve gazilik düşüncesidir. Milli Mücadelenin asıl ruhu budur.” ifadelerini kullandı.
Panelin ilk konuşmacısı Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Profesör Doktor Halil İbrahim Yakar, “Belgelerle Antep Savunması” başlıklı bir sunum yaptı.
Yakar, belgeler eşliğinde yaptığı sunumunda işgalci Fransız ve İngilizlerin gelişiyle beraber Antep’te o dönem yaşanan olayları Fransızların ve İngilizlerin Antep’te yaptıkları zulümleri fotoğraf destekli bilgi ve belgelerle katılımcılara anlattı.
Gaziantep halkının işgalcilere karşı büyük bir mücadele verdiğini ifade eden Yakar, yaklaşık 2 yıl süren Fransız ve Ermeni kuvvetlerine direnen Antep halkının yarı aç şekilde düşmanla mücadele ettiğini ve tüm zorluklara rağmen şehri işgalcilere teslim etmediğini söyledi.
“Her bir Antepliye karşı bir Fransız ordusu ile gelindi”
Çağının modern silahları ile yürütülen ve 20’inci asrın en uzun süren şehir kuşatmalarından biri olan Antep Savunmasının, yüzyılın en dikkat çeken direnişleri arasındaki yerini aldığını belirten Yakar, şöyle konuştu.
“Fransa dört defa muhasara yapıyor. Dört defa yaptığı muhasarada muvaffak olamıyor. Antep düz bir arazi ve öyle büyük silah ve tanklarla geliyorlar. Fransa tankla tüfekle başarılı olamayacağını anlayınca şehri açlığa teslim ediyorlar. Dört tarafımızı çevirdiler. 23 bin 500 fransız askerine karşı 2 bin 700 kuvvetimiz var, 27 tane semtiniz var. Her semtte 100 tane silahlı mücahit var. Toplam 2 bin 700 mücahit var. Antep’in nüfusu 18-20 bin civarında. 23 bin 500’ü aşkın fransız geldi. Her bir Antepliye karşı bir Fransız ordusu ile gelindi.”
Anteplilerin, Antep Savunması döneminde Fransız ve İngilizlerin yanı sıra Amerikalılarla da savaştığına dikkat çeken Yakar, Antep’in Savunması’nın kolay kazanılmadığını vurguladı.
Duygu dolu anların yaşandığı konuşmasının sonunda Yakar, özellikle genç neslin tarihini ve geçmişini çok iyi analiz etmesini gerektiğini ifade etti.
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Gaziantep İl Başkanı Doktor Ahmet Gök, “Dünden Bugüne Gaziantep’in Kurtuluşu” başlıklı bir konuşma yaptı.
Antep Savunması’nın Allah’ın yardımıyla kazanıldığına dikkat çeken Gök, Anteplilerin işgalcilere karşı iman gücüyle savaştığını ifade etti.
Antep Savunması’nda binlerce kişinin şehid ve gazi olduğunu belirten Gök, “Biz Antep Savunması’nda 6 bin 317 şehit vermişiz. Bu nedemek biliyor musunuz? Yani biz cennete 6 bin 317 tane cennet kuşu yollamışız. Bununla da kalmamışız. Biliyorsunuz her şehidin 70 yakınınına şefaat hakkı var. Yani biz cennete 442 bin 190 cennete insan yollamışız. Bundan daha büyük bir kazanım olur mu?” diye sordu.
“Bu savaşı kazandıran ruh İla-yı Kelimetullah’tır”
Gök, Antep Savunması’nın tarihte eşine çok az rastlanır bir bağımsızlık ve kahramanlık mücadelesi olduğunu belirterek, bu direnişin temelinde ve kaynağında imanın olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti:
“Bu savaşı kazandıran ruh İla-yı Kelimetullah’tır. ‘Ölürsem şehit, kalırsam Gazi’ anlayışıyla bu savaş yapılmıştır. Gaziantepliler sadece Gaziantep’i savunmamıştır. Gaziantepliler olarak biz aynı zamanda Türkiye’yi, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı, Mekke’yi, Medine’yi, Kabe-i Muazzama’yı ve Mescid-i Nebevi’yi savunuyoruz. Gaziantepliler, Antep Savunması’nda ümmet olma şuuruyla mücadele etmiştir. Antep Harbinde Türk, Kürt ve Arap tek yumruk olunca emperyalistleri bu coğrafyadan kovmuştur. Evet, Şahinbey Türk, Molla Karayılan Kürt’tür. Antep Harbinde Türk, Kürt ve Arap Tıpkı Çanakkale’de ki gibi tek bir yumruk, tek bir yürek olmuştur. Bu da yine Antep Harbinin büyük kazanımlarındandır.”
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Serkan Ramanlı da “Emperyalistlere Karşı Azim ve İman’ın Zaferi” başlıklı konuşmasında önemli mesajlar verdi.
“Şehadete aşık, ölümü öldürebilen bir milletin karşısında hangi güç durabilir?”
Antep Savunması’nda halkın kaynağını İslam’dan ve imandan aldığını vurgulayan Ramanlı, “Bizler ehli iman olarak elbette ki vatanımıza, toprağımıza, dinimize bir saldırı olduğunda gözümüzü karartırız. Hiç bir güç, kuvvet bizi mukaddesatımızı savunmaktan geri bırakamaz. Tarih sayfaları bunun örnekleriyle doludur. Batıl ve ehli küffar hayatı sevebilir ama bizlerde şehadete aşık bir milletiz. Şehadete aşık bir milletin, ölümü öldürebilen bir milletin karşısında hangi güç durabilir?” diye sordu.
“Kültür emparyalizminin yıkıcı etkisi daha derin”
Antep Savunması’nın şanlı tarihin en güzel örneklerinden biri olduğunu ifade eden Ramanlı, savunma döneminde Anteplilerin destansı bir mücadele ile bu topraklardan def ettikleri işgalcilerin farklı şekil ve tarzlarda bu topraklarda hakimiyet sürmesine izin verilmemesi gerektiğini ifade ederek, şunları dile getirdi:
“Fiili toprak işgali ve sömürgecilik, milletin maddi ve manevi varlığına yönelik açık bir tehdit iken, zihinsel işgalin ve kültür emparyalizminin yıkıcı etkisinin daha derin olduğunu ifade etmek gerekir. Şu kritik soruya gelin hep birlikte cevap arayalım. İçinde yaşadığımız bu ülke insanlarımız, tarihin yüz yıl önce şahit olduğu şanlı direnişin kahramanları olan öncülerimize ve medarı iftiharımız olan atalarımıza mı yoksa ölümüne direniş gösterdikleri işgalcilere mi daha çok benziyor? Hayata, insana, eşyaya ve tabiata bakışımız, bugün övgüyle söz ettiğimiz atalarımıza mı yakın yoksa işgalci emperyalist güçlere mi daha yakın? Toplumu oluşturan fertler, şahsında, kurumlarında, içtimai hayatında, yaşam tarzında sütçü imamların mı? Şahinbeylerin mi? Karayılan’ın mı? Annesinin iffetini korumak için 14’ünde can veren şehit Kamil’in sahip olduğu değerleri mi temsil ediyor, yoksa işgalcilerin izleri mi taşıyor?”
Maraş, Antep ve Urfa’yı kapsayan Fransız işgalinin halkın örgütlü ve topyekûn direnişi neticesinde zaferle sonuçlandığını belirten Ramanlı, “Bizler 100 yıl sonra burada bu salonda bir araya gelenler ve tarihe mal olmuş fedakarlıkların nimetinden istifade eden milyonlar, bizi tepeden tırnağa kuşatan zihinsel ve kültürel işgale ne kadar duyarlı, ne kadar reaksiyoner olabiliyoruz? İşgalcilerin necis ellerini bu topraklardan kesip attığı halde, onların insanı maddeye indirgeyen yaşam şeklini, kulluk bilincini baskılayan ve reddeden düşünce yapısını, hayvani dürtülerini merkeze alan ahlak anlayışını kendi nefsine, kendi ailesine, ticaretine ve siyasetine rehber edinen bir millet, işgalden kurtulmuş sayılır mı?” diye sordu.
Program Avukat Enver Bakırcı’nın yaptığı dua ile sona erdi.