Yusuf Soner Erdem


Türkiye’nin Ekonomik Seyri

Bugün ülkemizin yüz yıllık ekonomik serüvenini özetleyerek şöyle en baştan hafızalarımızı tazelemek istedim.
1923’te savaştan henüz çıkmış yeni bir düzen arayışına giren yoksul bir ülke daha toparlanamadan 1929’da ABD’de ortaya çıkan büyük buranın etkisiyle ilk krizi yaşamış, ekonomik darboğaz ve üst üste yeni vergiler,
1939-45 yılları ikici dünya savaşı etkisiyle artan askeri harcamalar, seferberlik, düşen üretim, kıtlık, pahalılık ve karne günlerinin yaşanması,
1945-50 yılları IMF ve Dünya Bankası ile yeni bir sistem kurmaya çalışan, Dünya Bankası’ndan borç ve Marshall yardımlarını alabilmek için sanayiden vazgeçip Avrupa’nın gıda ihtiyacını karşılamaya yönelen bir politika,
1950’li yıllara geldiğimizde ilk yıllar görece hareketlenen piyasa, Kore savaşının başlaması ile yardımların kesilmesi, ihracatta ki düşüş ve TCMB’nin rezervlerinin tükenmesi ile kriz ve devamında 1958’de moratoryum ilanı,
( moratoryum: burçlarının ödenememesi, ülkenin temerrüde düşmesi)
Askeri darbeyle başlayan 1960’lı yıllarda kalkınma planları ile toparlanmaya çalışılsa da yüksek enflasyon, yüksek dış borç, artan bütçe açıkları ve 1969 seçim kararı ile yine devalüasyon ve yine krizle girilen 70’li yıllar,
Belki de 1970’li yıllar her açıdan ülkenin en zor dönemiydi, ABD ile yaşanan Afyon krizi, 73’te patlak veren petrol krizi, 74’te yapılan Kıbrıs Barış harekatı, ambargolar, muhtıralar, seçimler ve petrol alacak dövizi bulamayacak kadar çıkmaza giren ekonomi ve sonuçta yine kriz ve peş peşe yapılan devalüasyonlar,
1980’lere geldiğimizde bizi yine askeri bir darbe karşılıyor. Geçmiş dönemin ağır yükü artık sistemin değişmesi gerektiğini gösteriyordu ki öylede oldu ve 24 Ocak kararları ile hem finansal, hem de dış ticarette liberalizasyona gidildi ancak uygulanan politikalar yeterince analiz edilmediğinden pozitif görünüm kısa sürede tersine döndü, artan faiz oranları, banker krizleri, %80’lere yaklaşan enflasyonla birlikte artan işsizlik sonucu stagflasyon sürecine giren ekonomi,
(stagflasyon: yüksek enflasyonla birlikte artan işsizlik görülmesi)
1990’lı yıllara geldiğimizde yine değişen bir şey olmadı, ülkemizdeki her seçimde olduğu gibi dönem başlarken yapılan siyasi seçim yine kamu harcamalarını aşırı yükseltti, komşularımızda yaşanan Körfez Savaşı ile artan maliyetler, üç haneye çıkan enflasyon, cari açıkların kapatılmaması sonucu yine kriz yaşanmış,
5 Nisan kararları ile önlem alınmaya çalışılmış olsa da devamında yaşanan Rusya ve Güneydoğu Asya krizleri ile bir kez daha devalüasyona giden ülke İMF ile ortak programlar yapmasına rağmen onlarca bankanın battığı, yüzlerce şirketin kapandığı, gecelik repo faizlerinin %7.500’lere fırladığı 2000 ve 2001 yılında yaşanan ülke tarihinin en büyük krizine engel olunamadı,
Geçen yüz yıllık sürede elbette tedbirler alınmaya çalışılmış, yeni kurumlar kurulmuş, politikalar oluşturulmuş ancak çok sık değişen iktidar, askeri darbeler ve başarısız siyasetçilerin tekrar seçilmesi, istikrarsızlık ve krizleri sürekli yinelemiştir.
Bu kısa tarihimizde bile onlarca kriz yaşamış bir ülke olarak artık gelecek süreçler için program ve analizler yapılmalı, ekonomi kendi seyrine bırakılmadan anlamlı ve ciddi politikalar geliştirilmelidir. Geçmişte yaşanan hiçbir kriz bugünün bahanesi veya kıyası olmamalıdır.
Saygı ve sevgilerimle

Bu Yazıyı Yorumlayın..

Köşe Yazarlarımız

Meltem Etoğlangil

Erzincan altın madeni kazası

Babı Şefkat Nur

Ve yalnızca Sen’den yardım dileriz.” (Fatiha,5)

Leyla Gevrek

Kendimi Arıyorum

Yusuf Soner Erdem

Farkımız Ne?

Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe

TÜRKİYE’Yİ ÇEVRELEYEN ABD ÜSLERİ

Hakan Esen

Bayramınız Bayram Olsun

Tuğba Zehiroğlu

BİTSİN ARTIK

Ziynet Yıldırım

ÖLDÜRMEYECEKSİN

Facebook

Twitter

Anketler

En Çok Beğendiğiniz Haber Sitesi Hangisi?

Anket Sonuçları

Yükleniyor ... Yükleniyor ...