Kur’an-ı Kerim’i birkaç kişi bir araya gelip hatmetmesiyle,
hepsi sanki bir hatim indirmiş gibi sevap kazanır.
Zira;
‘MANEVİ VE NURANİ ŞEYLERDE BÖLÜNME OLMAZ!..’
“Evet, tevhid-i imani, elbette tevhid-i kulubu ister.”
(22.mektup)
Müslümanların bu özelliği niyet birliği, gönül birliği,
iman ve itikat birliği olan şirket-i maneviyeden gelmektedir…
Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet olunan bir hadisi şeriflerinde
Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadırlar:
“Herhangi bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır,
Kur’an-ı Kerimi okurlar ve aralarında müzakere ederlerse mutlaka
üzerlerine sekine (kalp huzuru, gönül ferahlığı) iner.
Allah’ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuşatır
ve Allah onları kendi katındakilere anar.”
(Terğib, c.3 s.262)
Ve yine;
“Kur’an-ı Kerim Allah’ın bir ziyafetidir.
Onun ziyafetine gücünüz yettiği kadar yönelin.”
“İnsanlardan ibadette en ileri olan, onu çok okuyandır.”
Kur’an-ı Kerimin her bir harfi için,
namazda okuyana (1000) hasene;
abdestli okuyana (100) hasene,
abdestsiz ezbere okuyana (10) hasene verilir.
Kur’an-ı Kerimi
ezbere okumakla yüzüne okumak arasında
sevap bakımından çok fark vardır.
Hatta
Kur’an-ı Kerimin yüzüne bakmak bile ibadettir…
Nitekim hadisi şerifte Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Ümmetimin ibadetlerinin en faziletlisi
Kur’an-ı Kerimi yüzüne bakarak okumaktır.”
Cüz dağıtarak
hatim yapmak ise şahs-ı manevî olmanın bir gereğidir.
Elbette temelde herkes kendi koyduğu harç kadar sevap alır.
Fakat
bir meselede şahs-ı manevî olunca
meydana gelen yüksek enerjiyi
(şimdiki modern zamanda sinerji deniyor) kim inkâr edebilir?
Üstad Hazretleri
bu sinerjiyi bir örnek üzerinden şöyle ifade etmiştir:
“Bu iştirak-i emval düsturu a’mal-i uhreviyeye girse, zararsız azîm menfaate medardır.
Çünkü bütün emval,
o iştirak eden her bir ferdin eline tamamen geçmesinin sırrını taşıyor.
Çünkü nasıl ki dört beş adamdan, iştirak niyetiyle biri gaz yağı, biri fitil, biri lâmba,
biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı yaktılar.
Her biri tam bir lâmbaya malik oluyor.
O iştirak edenlerin her birinin bir duvarda büyük bir âyinesi varsa,
her birinin noksansız, parçalanmadan, birer lâmba, oda ile beraber âyinesine girer.
Aynen öyle de, emval-i uhreviyede sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile
tesanüd ve sırr-ı ittihat ile teşrikü’l-mesai,
o iştirak-i a’malden hâsıl olan umum yekûn
ve umum nur her birinin defter-i a’maline bitamamiha gireceği,
ehl-i hakikat mabeyninde meşhut ve vakidir.
Ve vüs’at-i rahmet ve kerem-i İlâhînin muktezasıdır.”
(lem’alar- 21. Lem’a)
Elhasıl;
Hatim, Kur’an-ı Kerim’in baştan sona okunmasıdır.
Bunu bir kişi tek başına yapabileceği gibi,
birkaç kişi kendi aralarında cüz paylaşıp da
Kur’an-ı Kerim’i hatmedebilirler
ve vefat edenlerin ruhlarına hediye edebilirler.
Bunun aksini söylemek doğru değildir.
Müslümanların bu özelliği şirket-i maneviyeden gelmektedir.
Mesela,
dört-beş adam iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe,
biri kibrit getirip lâmbayı yaksalar,
o lambadan akseden ışıktan hepsi tamamiyle istifade eder.
denildiği gibi, Aynen öyle de;
Birisinin istifadesi diğerine mani olmaz.
Hepsi sanki kendisi yapmış gibi bu ışıktan istifade eder.
Bunun gibi
Kur’an-ı Kerim’i birkaç kişi bir araya gelip hatmetmesiyle,
hepsi sanki bir hatim indirmiş gibi sevap kazanır.
Çünkü manevi ve nurani şeylerde bölünme olmaz!..