Korona bir illet ve musibet olarak tüm dünya ülkelerini etkisi altına aldı.
Bedenen zayıf olanlar maalesef yaşam savaşını kaybetti/kaybediyor.
Hayatta kalabilmek için yaşam mücadelesi verenler bazen sokağa çıkma yasağına uydu.
Kimi negatif çıktı mutlu oldu, kimi pozitif çıktı karantinaya alındı.
Peki ne kadar bilgi sahibiyiz?
Yüzyılda bir dünyaya bulaşıcı hastalık musallat olurmuş.
1720 yılında Marsilya salgını
1820 de kolera Pandemisi
1920 İspanyol Gribi
2020 yılında korona virüsü
Dediğim gibi bu bir tesadüf olamaz.
Yüce yaradan azmış olan biz kullarına, ceza olarak kendini hatırlatıyor.
Ey kulum sizi Yaradanı ne çabuk unutuyorsunuz.?
Yerin yedi kat altını, göğün yedi kat üstünü yaradan sizi bir damla suya üfleyerek can veren, sonunda ruhunuzu kabzeden ben isem, siz benim emir ve yasaklarıma neden uymuyorsunuz?
Hele beni bir hatırlayın. Mikroskopla görülmeyecek kadar ufak virüs belasını vereyim.”
Diyerek sizce de kendini hatırlatmıyor mu?
Biz ne yapıyoruz?
Bildiğimiz yoldan şaşmadan gidiyoruz. Ölen kişilere rahmet okuyoruz. Sanki biz dünyaya direk kalacağız.
Her gün kocaman bir aile olduğumuz sosyal medyada tek tek arkadaşlarımızın vefat haberini okuyoruz.
Ne maske, ne mesafe ne de temizlik kuralları…
Dinlemiyoruz ki.
Bilerek mi bilmeyerek mi anlamadım ama sanki koronaya meydan okuyoruz…
Maalesef giden gitsin kalan sağlarla yaşamaya devam diyoruz.