KENDİLERİNE Nİ‘MET VERDİĞİN KİMSELERİN YOLUNA…”
(fatiha,6-7)
“O hâlde kim Allah’a ve Resûl’e itâat ederse,
işte onlar; Allah’ın kendilerine ni’met verdiği
peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlih kimselerle berâberdirler.
Hem işte onlar, ne güzel (refiktirler) arkadaştırlar!..”
(nisa,69)
“Nev-i beşerdeki bütün ervâh-ı neyyire ashabı olan enbiyalar
(aleyhimüsselâm),
-insanlık içinde, nurlar saçan ruhlara sahip enbiyalar, peygamberler, nebiler,-
bâhir ve zâhir mu’cizatlarına istinad ederek;
-açık ve gizli mucizelerine dayanarak-
ve bütün kulûb-u münevvere aktâbı olan evliyalar,
-O nurlanmış kalbleriyle birçok gizli hakikatı keşfetmiş
ve birçok keramete yani ilahi ihsan ve ikrama nail olmuş kutup ve aktablar.-
keşif ve kerametlerine itimad ederek;
ve bütün ukûl-u nuraniye erbabı olan asfiyalar,
-hem kalplerini kâmil iman ile terakki ettiren,
hem da insanları ilmen irşad etmek üzere
iman ve amel-i salih konusunda dersler veren,
hem aklî deliller ve burhanlarla insanları yanlış yollara girmekten
muhafaza eden, müceddit ve mürşit denilen asfiyalar.-
Tahkikatlarına – yani aklî delil ve burhanlara, istinad ederek,
-peygamberlerin tevhid davasını teyit ve takviye etmeleri ile,-
birtek Vâhid-i Ehad,
Vâcibü’l-Vücud,
Hâlık-ı Külli Şeyin vücub-u vücuduna
-Varlığı gerekli, herşeyin yaratıcısı, birliğin ve tekliğin sahibi-
ve vahdetine -birliğine- ve kemâl-i rububiyetine şehadetleri,
pek büyük ve nuranî – bir delil, hakikate açılan- bir penceredir;
hem her vakit o makam-ı rububiyeti göstermektedir.
Ey biçare münkir!
Kime güveniyorsun ki bunları dinlemiyorsun?
Veyahut gündüz içinde gözünü kapamakla, dünyayı gece mi oldu zannediyorsun?..”
(33.söz)