Sosyal medya; bir zamanlar nasıl da eğlenceli gelirdi insanlara. Canı sıkılan, biraz vakit geçirmek isteyen, açardı, twitter, facebook veya instagramını. Fotoğraf paylaşır, arkadaşları ile sohbet ederdi. Kimileri de anlık gelişmeleri takip ederdi. Sabah uykudan uyanan eline alır telefonu, bakardı neler olmuş diye. Ya şimdi? Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Korkudan açmak istemez olduk. Acaba yine hangi tanıdığımız hayatını kaybetti? Hangi yakınımıza korona virüs illeti bulaştı? Elimiz titreyerek açmaya başladık sosyal medya hesaplarımızı. Açar açmaz da zaten, ‘Allah rahmet eylesin. Geçmiş olsun. İnşallah tez zamanda kurtulur. Kalanlara sabır ve başsağlığı’ Evet, maalesef şu anda sosyal medya hesaplarımızın neredeyse tamamına yakını bu paylaşımlarla dolu. Takipçilerimizin veya arkadaş listemizin neredeyse yarısı korona virüs tehlikesini yaşamıştır. Herkes tehlikeyi görür, ne yazık ki, korona virüse karşı yapılan uyarılar görmez. Maalesef, sosyal medyayı da gerçek hayatımız gibi kullanmaya başladık. Asla ders çıkarmıyoruz. Sosyal medyada sadece ölüm ve hastalık haberleri paylaşılmıyor. Her gün yüzlerce, hatta binlerce korona virüse karşı tedbirler ve uyarılar paylaşılıyor. Ne yazık ki, bu uyarılara hep kulak tıkıyoruz. Görsek de, duysak da umursamıyoruz. Sonuç olarak da korona virüsün pik yaptığı bir döneme girdik. Yani işin özü, bizler sosyal medyayı sadece ölenlere baş sağlığı, hastalara geçmiş olsun dilekleri iletilen bir yer olarak gördüğümüz sürece, uyarılara kulan tıkadığımız sürece, sosyal medya hesaplarımızı açarken elimiz titremeye devam eder. Biraz dikkat lütfen, şu uyarılara kulan verin artık.