Tükettikçe tükeniyoruz.
Ne yana dönsek bir tüketim çılgınlığı görüyoruz fark ettiniz mi?
Her şeyi hızla tüketiyoruz. İhtiyacımız olandan hep daha fazlasını alıyoruz. Tıklım tıklım eşya dolu evler, kullanılmadığı ve bize hizmet etmediği halde sürekli temizleyip bizim onlara hizmet ettiğimiz eşyalar.
Sahi, ne zaman başladı bizde bu alışkanlık?
Kilitli salon kültürü nereden geldi mesela? Ya da balkonlarımıza koymak zorunda hissettiğimiz ikinci buz dolaplarına ek aldığımız derin dondurucular…
Hele ki salgınla beraber daha da artan depolama hastalığımız…
Ne zaman geldi tüm bu korkular? İnancımız mı eksildi yoksa akışa olan güvenimiz mi? Hasan-ı Basri hazretleri; Ben Kuran’ın iki kapağı arasındakileri okudum.
Doksan yerde Allah’ın rızka kefil olduğunu gördüm. Sadece bir yerde ise şeytanın insanı fakirlikle korkutacağını gördüm.
Ve insanın, Rabbinin doksan yerdeki vadini unutup şeytanın sadece bir yerdeki yalanına kandığını da gördüm.“ diyerek durumu ne güzel de ifade etmiş. Biz rızkımıza kefil olanın gücünü unutuyoruz çoğu zaman ve şükürsüzlüğümüz arttıkça artıyor.
Nefsimiz hep daha fazlasını istiyor. Biliyorum ki bu isteğimiz de yaratılışımızın bir parçası. Çünkü biz sonsuzluk fıtratı üzerine yaratıldık.
Lakin benim anlatmak istediğim şu ki; sahip olamadıklarımız sahip olduklarımızın değerini düşürmek ya da bizi mutsuz etmek zorunda değil. Ben ki damı akan, sobası tüten bir evden geldim.
Şimdi her odası sıcak olan, istediğim an musluktan sıcak suyun geldiği bir evde yaşıyorum. Her an şükür içindeyim.
Çünkü sahip olduklarıma odaklanıyorum. Geçenlerde bir market alışverişim sırasında bunları yazma sebebim olacak bir olaya şahit oldum. Altmış yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir çift alışveriş yapıyordu.
Teyze aldıkça alıyor amca da hanım napacağız bunca şeyi ihtiyacımız olan kadar alalım. Hem bak ortalık kötü bize bir şey olursa boşa gidecek bunca şey diyordu. Gidebilme ihtimali olan canını düşünmeyip, giderken bile israf etmeme peşinde.
Geleceğimizi düşünmekten anı yaşayamadığımız, bu dünyanın hamallığını yaptığımız gerçeğini idrak etmemiz ne kadar zor olsa da bunu başarmalıyız. Yaşadığımız her an şükür içinde geçmeli.
Tüketim çılgınlığı ile kaynaklarımızı hızla tüketince kendimizi ve dünyayı da tükettikçe tükettiğimizin farkına varabilmemiz ümidiyle…